Hayal gücü ve yaratıcılık, bilgiden daha önemlidir. Bilginin sınırı var, ama hayal gücü tüm evreni kucaklar...
A. Einstein
A. Einstein
31 Aralık 2009 Perşembe
26 Aralık 2009 Cumartesi
Kazaktan Küçük Periye Elbise
Takip ettiğim bu blogda gördüm bu dönüşümü. Çok beğendim, giymediğim, ayırdığım ve hatta verdiğime pişman olduğum :) bir sürü kazağım var. Dikiş bilmeyen ben bile bunu kolaylıkla uygulayabilirdim ama annemin burada olduğu bir zamana denk gelince, armut piş ağzıma düş durumu oldu.
Önce kızımın triko bir elbisesini kazağın üzerine koyup kalıp olarak kullandık. Kenarlarından iğneledik ve dikiş payı bırakarak kestik. Aslında bir hata yapmışız. Tersini çevirip kesseydik, dikişe hazır olacaktı. Bu ilk ya ondan herhalde. Ben de tabi hemen olsun bitsin diye, kadıncağıza düşünme fırsatı bile vermedim. Bir de keserken kolları geniş kesmişiz, dikerken bilek kısmına doğru daralttık.
Diktikten sonra, kenarları atmasın diye zigzag geçelim dedik ama olmadı. Çünkü esneme yaptı. Bundan da vazgeçip çift dikiş giderek sorunu çözdük.
Kalan parçalardan da cep yaptık ve cebin üst kısmına pile yapıp bir de evdeki düğmelerden dikince, çok sevimli bir elbise oldu.
Ta ta ta taaaaamm...
Etiketler:
değiştirme,
dikiş,
el yapımı,
fikir,
geri dönüşüm,
handmade,
pembe,
proje,
yenileme
23 Aralık 2009 Çarşamba
Dikdörtgen Şal
Efendim bu gördüğünüz şal kayınvalidemin marifeti. Kendisi çok becerikli bir hanımdır. Çok güzel iğne oyaları yapar. Bu şalı bana daha evvel yapmıştı. Ben de sizinla paylaşayım istedim. Fotoğraflar gün ışığının sonunu yakaladığım akşam üzeri çekildiği için rengi biraz farklı çıkmış. Yumuşacık, sıcacık bir dokusu var.
Annem bu şalı değişik bir yünle örmüş. Aslında örümcek örneği, ama ipin dokusundan dolayı böyle bir model çıkıyor ortaya. İp, kalın ve ince şekilde devam ediyormuş. Tek yapmanız gereken kalın ve ince yerleri denk getirmek. Ben şal dedim ama yumuşacık olduğu için küçülüyor ve atkı olarak da kullanılabiliyor. Annemler Samsun'a döndüler, Özlem (kızı) okutmazsa, muhtemelen bu yazıyı okumayacak ama olsun. Tekrar teşekkür ederim anneciğim.
19 Aralık 2009 Cumartesi
Bir Yaş Daha Aldım
Şu anda odamda yatağımdayım. Dışarda çocuklarım ve babanneleri sürpriz pasta hazırlamakla meşguller. Tabi benim bunu bilmemem gerekiyor :) Madem odamdan çıkamıyorum sürpriz bozulmasın diye, ben de size haber vereyim doğum günümü dedim. Hani belki kutlamak istersiniz. Merak edenler için yaş otuzbeş yolun yarısı...
Hayatımdan mutluyum, şükredecek çok şeyim var. Umarım, doğmakla hayatına girdiğim insanlar için de iyi birşey yapmışımdır...
Şimdiden teşekkür ederim, malum bu gün biraz yoğunum kardeşim, eşi ve yeğenlerim gelecek. Başka misafirlerim de gelecekler. Ama yorumlarınız günümü daha da güzelleştirecek biliyorum.
Doğum günümü kutlayan herkese, ben de aşağıdaki çiçekleri armağan ediyorum.Hayatımdan mutluyum, şükredecek çok şeyim var. Umarım, doğmakla hayatına girdiğim insanlar için de iyi birşey yapmışımdır...
17 Aralık 2009 Perşembe
Kutu Değil Kurtarıcı (A-box)
Bunlar ne güzel şeyler böyle. İstediğin her yerde kullan. Aslında ayakkabı kutusu olarak üretiliyor ama amacının dışında birçok yerde kullanılabilir. Hobi malzemeleri çok olanlar, bizim gibi herşeye merak salanların kurtarıcısı olur. Mutfakta ve banyoda düzenleyici olarak şahane olur. Çocukların da hoşuna gideceğine eminim. Şeffaf oluşları kullanım açısından büyük kolaylık sağlayacak. Benim gibi unutkanlar, aradığı şeyi bulmak için bütün kutuların, poşetlerin içine bakmak zorunda kalmayacak. Evde düzen sağlayacak.
Bir çok çeşidi var. Bayan ve erkek ayakabıları için olanlar var, terlikler için var ve yakında bot ve çizmeler için de modelleri çıkacakmış. Ürünlerle ilgili bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Sipariş verebilirsiniz.16 Aralık 2009 Çarşamba
H1N1 Aşısı Olduk
Geçen cuma domuz giribi (H1N1) aşımızı olduk. Çok akararsız kalmamıza rağmen, ölümlerin artması, çocuklarımızın bağışıklık sisteminin zayıf olması bu kararı almamıza neden oldu. Umarım hayırlı olur. Eşim, kızım ve bende çok hafif bir kol ağrısı yapmasına rağmen oğlumun kolu çok ağrıdı. Kolunu kıpırdatamadı. Aşı ateş, nezle v.s. yapmadı. On gün kendimizi korumamız gerekiyor, çünkü aşının koruyuculuğu on gün sonra başlıyor. Dokuz yaşından küçüklere iki doz aşı yapılacakmış. Yani bir ay sonra kızım bir daha aşı olacak.
Herkese sağlıklı günler diliyorum.15 Aralık 2009 Salı
2012 - Sinema
Tek kelimeyle muhteşemdi. Film boyunca, kalbim çarparak izledim filmi. Görsel efektler şahaneydi. Fakat kaçış sahnelerinin bazı yerlerini fazla abartılı buldum. Bazı mantık hataları vardı.
Dünya 'nın yok olacağı fikri, insanı düşünmeye sevk ediyor. Herşey ne kadar boş hissi veriyor insana. Kendimi tutamadım ve ağladım. Benden başka ağlayan var mı diye etrafıma baktım, göremedim tabi. Tek manyak ben çıktım. Gizli gizli gözyaşlarımı sildim, eşim görüp dalga geçmesin diye. Bir de, bütün Avrupa ülkeleri var, Türkiye burada da yok.
Mutlaka görün derim. Ama özellikle sinemada seyretmenizi tavsiye ederim. İyi seyirler.
Dünya 'nın yok olacağı fikri, insanı düşünmeye sevk ediyor. Herşey ne kadar boş hissi veriyor insana. Kendimi tutamadım ve ağladım. Benden başka ağlayan var mı diye etrafıma baktım, göremedim tabi. Tek manyak ben çıktım. Gizli gizli gözyaşlarımı sildim, eşim görüp dalga geçmesin diye. Bir de, bütün Avrupa ülkeleri var, Türkiye burada da yok.
Mutlaka görün derim. Ama özellikle sinemada seyretmenizi tavsiye ederim. İyi seyirler.
14 Aralık 2009 Pazartesi
BİR KADINI AĞLATMAK - AZİZ NESİN
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! - İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok! Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü. Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları. Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı... Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan... İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar. Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. E.. o zaman niye sarılsınlar ki! Niye sarılalım ki! Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur. Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!
8 Aralık 2009 Salı
Tığ İşi Bere
5 Aralık 2009 Cumartesi
Hastane Rezaleti
Kayınpederim bu sabah anjiyo oldu. Stent takıldı. Şu anda hastanede, Bu gece orada kalacak. Kadıköy Acıbadem Hastanesinde geçirdi bu operasyonu. Kendisi emekli emniyet müdürüdür. Yani doğal olarak emeklilerin haklarından faydalanarak, iyi bir hastanede yaptırmak istedi operasyonu. Anjiyo olduktan sonra, masada sormuşlar stent ilaçlı stent mi olsun diye. Hatta doktor ben onu öneririm demiş. Çocuklar yüzünden ben gidemedim. O yüzden mişli muşlu anlatıyorum. Babam da kabul etmiş. Dışarda eşim, telefonundan internete girip araştırınca, ilaçlı stentin bazı sakıncalarını ve her durumda kullanılmasının gerekmediğini görmüş. Eşim ve annem ne kadar müdahale ettilerse de, vazgeçirememişler. Doktor da bir taraftan "bu daha iyi " diyormuş. Hatta "benim bundan bir çıkarım yok" demiş. Belki yok ama, o stentin 3500 TL. gibi bir fiyatla satılması oldukça kafa karıştırıcı bir durum. Oysa ilaçsız tabir edilen stentin bir kısmını SGK karşılayacağından 500 TL. gibi bir fiyata maloluyor. Üstelik babama ilaçlı stent takılmasını gerektirecek tüm koşullar da mevcut değil. Doktorumuz, "diğeri de işini görür ama ben bunu öneririm" demekten geri durmuyor. Oysa ki stentlerle ilgili bilgiler doktor tarafından operasyondan önce verilmeliydi. Bu konuşmalar eşimle yapılırken babamın masada alet vücudunda bekler vaziyette olması ve kararın 5 dk. da verilmeye zorlanması bence bu hastanenin adına düşürülmüş bir gölgedir.
Bundan neden bahsettim peki ben. Herşeyi sormadan anlatan doktorları çok seviyorum. Ufakta olsa bu bir operasyon. İnsanlar heyecanlanabilir, hastane onları gerebilir, herşeyi sormak akıllarına gelmeyebilir. Özel hastanelerin hastaları müşteri olarak gördüğü kesin. O yüzden lütfen araştırıp gidin. Aceleye gerek yok herşeyi sorun. Belki bu sayede onlar da sormadan anlatmayı öğrenirler.
Babacığıma iki kere geçmiş olsun diyorum...Stent hakkındaki bilgileri buradan alabilirsiniz.
Not: Bu arada fazla üretemiyorum, önceden yaptığım işlerimi de fotoğraflamaya vaktim yok. Sağlık olsun yeter ki, yakında görüşürüz.
2 Aralık 2009 Çarşamba
Rüyama Girdin Sesi :)
Misafirlerim henüz buradalar ama ben bir cee yapıp gidiyorum. Neler kaçırdım diye de çok meraklanıyorum. Arada bir bakıyorum şöyle üstten ama yetmiyor. Hatta bazı blog arkadaşlarım, "hiç tanışmamama rağmen" rüyama girdiler :) Gülmeyin ama, aaa...
Sevgili Sesiber, bir tanışma toplantısı yapmış, hemde evindeymiş, bak bak bak :) Diğer arkadaşlarımı hatırlayamıyorum ama Sesi ile çok iyi anlaşmışız. Bize yaptığı işleri gösteriyor, şömine başında. Sonra da nasıl olduysa güneşli bir hava olması itibariyle bahçede oturuyoruz. Hatta şakalaşıyoruz :) Orada olmaktan mutluluyum, güzel duygular içindeyim. Ve uyanıyorum...
Aslında, tanımadığım ama farklı düşündüğüm birini, rüyamda daha farklı görmek enteresandı. En çok takip ettiğim bloglardan biridir o. Bilinç altım bana ne demek istiyor?
Sesi duydun mu? Geliyorum bak oraya :)
Görüşmek üzere...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)