Hayal gücü ve yaratıcılık, bilgiden daha önemlidir. Bilginin sınırı var, ama hayal gücü tüm evreni kucaklar...
A. Einstein

31 Aralık 2009 Perşembe

~♥♥Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ♥♥~Mutlu Yıllar~♥♥Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ♥♥~




Yeni bir yıl, yeni umutlar, yeni hayaller, yeni dilekler...
2010' dan çok umutluyum. Herşey çok güzel olacak...
Yeni yılda, bütün iyi dileklerinizin gerçekleşmesini dilerim.
Herkese, mutlu yıllar, sevgiler...


26 Aralık 2009 Cumartesi

Kazaktan Küçük Periye Elbise

Takip ettiğim bu blogda gördüm bu dönüşümü. Çok beğendim, giymediğim, ayırdığım ve hatta verdiğime pişman olduğum :) bir sürü kazağım var. Dikiş bilmeyen ben bile bunu kolaylıkla uygulayabilirdim ama annemin burada olduğu bir zamana denk gelince, armut piş ağzıma düş durumu oldu.

Önce kızımın triko bir elbisesini kazağın üzerine koyup kalıp olarak kullandık. Kenarlarından iğneledik ve dikiş payı bırakarak kestik. Aslında bir hata yapmışız. Tersini çevirip kesseydik, dikişe hazır olacaktı. Bu ilk ya ondan herhalde. Ben de tabi hemen olsun bitsin diye, kadıncağıza düşünme fırsatı bile vermedim. Bir de keserken kolları geniş kesmişiz, dikerken bilek kısmına doğru daralttık.

Diktikten sonra, kenarları atmasın diye zigzag geçelim dedik ama olmadı. Çünkü esneme yaptı. Bundan da vazgeçip çift dikiş giderek sorunu çözdük.



Kalan parçalardan da cep yaptık ve cebin üst kısmına pile yapıp bir de evdeki düğmelerden dikince, çok sevimli bir elbise oldu.

Yaka kısmına hiç dokunmadık olduğu gibi bıraktık ama güzel durdu.

Ta ta ta taaaaamm...


İşte mutlu kızım ve şirin elbisesi...

23 Aralık 2009 Çarşamba

Dikdörtgen Şal

Efendim bu gördüğünüz şal kayınvalidemin marifeti. Kendisi çok becerikli bir hanımdır. Çok güzel iğne oyaları yapar. Bu şalı bana daha evvel yapmıştı. Ben de sizinla paylaşayım istedim. Fotoğraflar gün ışığının sonunu yakaladığım akşam üzeri çekildiği için rengi biraz farklı çıkmış. Yumuşacık, sıcacık bir dokusu var.

Annem bu şalı değişik bir yünle örmüş. Aslında örümcek örneği, ama ipin dokusundan dolayı böyle bir model çıkıyor ortaya. İp, kalın ve ince şekilde devam ediyormuş. Tek yapmanız gereken kalın ve ince yerleri denk getirmek. Ben şal dedim ama yumuşacık olduğu için küçülüyor ve atkı olarak da kullanılabiliyor. Annemler Samsun'a döndüler, Özlem (kızı) okutmazsa, muhtemelen bu yazıyı okumayacak ama olsun. Tekrar teşekkür ederim anneciğim.


19 Aralık 2009 Cumartesi

Bir Yaş Daha Aldım

Şu anda odamda yatağımdayım. Dışarda çocuklarım ve babanneleri sürpriz pasta hazırlamakla meşguller. Tabi benim bunu bilmemem gerekiyor :) Madem odamdan çıkamıyorum sürpriz bozulmasın diye, ben de size haber vereyim doğum günümü dedim. Hani belki kutlamak istersiniz. Merak edenler için yaş otuzbeş yolun yarısı...
Şimdiden teşekkür ederim, malum bu gün biraz yoğunum kardeşim, eşi ve yeğenlerim gelecek. Başka misafirlerim de gelecekler. Ama yorumlarınız günümü daha da güzelleştirecek biliyorum.
Doğum günümü kutlayan herkese, ben de aşağıdaki çiçekleri armağan ediyorum.

Hayatımdan mutluyum, şükredecek çok şeyim var. Umarım, doğmakla hayatına girdiğim insanlar için de iyi birşey yapmışımdır...

17 Aralık 2009 Perşembe

Kutu Değil Kurtarıcı (A-box)

Bunlar ne güzel şeyler böyle. İstediğin her yerde kullan. Aslında ayakkabı kutusu olarak üretiliyor ama amacının dışında birçok yerde kullanılabilir. Hobi malzemeleri çok olanlar, bizim gibi herşeye merak salanların kurtarıcısı olur. Mutfakta ve banyoda düzenleyici olarak şahane olur. Çocukların da hoşuna gideceğine eminim. Şeffaf oluşları kullanım açısından büyük kolaylık sağlayacak. Benim gibi unutkanlar, aradığı şeyi bulmak için bütün kutuların, poşetlerin içine bakmak zorunda kalmayacak. Evde düzen sağlayacak.
Bir çok çeşidi var. Bayan ve erkek ayakabıları için olanlar var, terlikler için var ve yakında bot ve çizmeler için de modelleri çıkacakmış. Ürünlerle ilgili bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Sipariş verebilirsiniz.
A-box yetkililerine buradan teşekkür ediyorum.


16 Aralık 2009 Çarşamba

H1N1 Aşısı Olduk

Geçen cuma domuz giribi (H1N1) aşımızı olduk. Çok akararsız kalmamıza rağmen, ölümlerin artması, çocuklarımızın bağışıklık sisteminin zayıf olması bu kararı almamıza neden oldu. Umarım hayırlı olur. Eşim, kızım ve bende çok hafif bir kol ağrısı yapmasına rağmen oğlumun kolu çok ağrıdı. Kolunu kıpırdatamadı. Aşı ateş, nezle v.s. yapmadı. On gün kendimizi korumamız gerekiyor, çünkü aşının koruyuculuğu on gün sonra başlıyor. Dokuz yaşından küçüklere iki doz aşı yapılacakmış. Yani bir ay sonra kızım bir daha aşı olacak.
Herkese sağlıklı günler diliyorum.

15 Aralık 2009 Salı

2012 - Sinema

Tek kelimeyle muhteşemdi. Film boyunca, kalbim çarparak izledim filmi. Görsel efektler şahaneydi. Fakat kaçış sahnelerinin bazı yerlerini fazla abartılı buldum. Bazı mantık hataları vardı.
Dünya 'nın yok olacağı fikri, insanı düşünmeye sevk ediyor. Herşey ne kadar boş hissi veriyor insana. Kendimi tutamadım ve ağladım. Benden başka ağlayan var mı diye etrafıma baktım, göremedim tabi. Tek manyak ben çıktım. Gizli gizli gözyaşlarımı sildim, eşim görüp dalga geçmesin diye. Bir de, bütün Avrupa ülkeleri var, Türkiye burada da yok.
Mutlaka görün derim. Ama özellikle sinemada seyretmenizi tavsiye ederim. İyi seyirler.

Ojinal Adı : 2012
Türü : Bilim Kurgu / Aksiyon / Dram / Gerilim
Yapım Yılı : 2009
Yönetmen : Roland Emmerich
Yönetmeni : Dean Semler, George Flores
Müzik : Harald Kloser
Yapımcı : Roland Emmerich, Harald Kloser, Mark Gordon
Senaryo : Roland Emmerich, Harald Kloser
Ülkesi : ABD
Dil : İngilizce
Resmi Sitesi : http://www.sonypictures.com/movies/2012/
Süresi : 2 saat, 17 dk.
Oyuncular : Woody Harrelson, Danny Glover, Chiwetel Ejiofor, Thandie Newton, John Cusack, Patrick Bauchau, Amanda Peet, Oliver Platt, Blu Mankuma, Thomas Mccarthy, Patrick Gilmore, David Richmond-peck, Henry O, Jacob Blair, Beatrice Rosen, Agam Darshi, Ron Selmour, Chin Han, Morgan Lily, Liam James, Alexandra Castillo, Ryan Mcdonald, Eve Harlow, Geoff Gustafson, Rick Tae, Sean Tyson, Parm Soor, Osric Chau, Michael Karl Richards, Brandon Haas, Raj Lal, Eddie Hassell


14 Aralık 2009 Pazartesi

BİR KADINI AĞLATMAK - AZİZ NESİN


Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! - İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok! Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü. Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları. Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı... Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan... İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar. Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. E.. o zaman niye sarılsınlar ki! Niye sarılalım ki! Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur. Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!


AZİZ NESİN


8 Aralık 2009 Salı

Tığ İşi Bere



Araya bir bere gireyim dedim. Bunu önceden yaptığım için yapım aşamaları yok malesef. Ama çok kolay. Arttırmak eksiltmek de yok. Kendiliğinden bu şekli alıyor. Kızımda beyazı bende siyahı da var.


Anlatması zor ama, ilgilenen merak eden olursa yapım aşamalarını fotoğraflayabilirim. Aslında o kadar çok ördüm ki bu bereden. Bütün arkadaşlarımın ve akrabalarımın kızlarında var. Ben bileydim blog açacağımı aah ah...


5 Aralık 2009 Cumartesi

Hastane Rezaleti


Kayınpederim bu sabah anjiyo oldu. Stent takıldı. Şu anda hastanede, Bu gece orada kalacak. Kadıköy Acıbadem Hastanesinde geçirdi bu operasyonu. Kendisi emekli emniyet müdürüdür. Yani doğal olarak emeklilerin haklarından faydalanarak, iyi bir hastanede yaptırmak istedi operasyonu. Anjiyo olduktan sonra, masada sormuşlar stent ilaçlı stent mi olsun diye. Hatta doktor ben onu öneririm demiş. Çocuklar yüzünden ben gidemedim. O yüzden mişli muşlu anlatıyorum. Babam da kabul etmiş. Dışarda eşim, telefonundan internete girip araştırınca, ilaçlı stentin bazı sakıncalarını ve her durumda kullanılmasının gerekmediğini görmüş. Eşim ve annem ne kadar müdahale ettilerse de, vazgeçirememişler. Doktor da bir taraftan "bu daha iyi " diyormuş. Hatta "benim bundan bir çıkarım yok" demiş. Belki yok ama, o stentin 3500 TL. gibi bir fiyatla satılması oldukça kafa karıştırıcı bir durum. Oysa ilaçsız tabir edilen stentin bir kısmını SGK karşılayacağından 500 TL. gibi bir fiyata maloluyor. Üstelik babama ilaçlı stent takılmasını gerektirecek tüm koşullar da mevcut değil. Doktorumuz, "diğeri de işini görür ama ben bunu öneririm" demekten geri durmuyor. Oysa ki stentlerle ilgili bilgiler doktor tarafından operasyondan önce verilmeliydi. Bu konuşmalar eşimle yapılırken babamın masada alet vücudunda bekler vaziyette olması ve kararın 5 dk. da verilmeye zorlanması bence bu hastanenin adına düşürülmüş bir gölgedir.

Bundan neden bahsettim peki ben. Herşeyi sormadan anlatan doktorları çok seviyorum. Ufakta olsa bu bir operasyon. İnsanlar heyecanlanabilir, hastane onları gerebilir, herşeyi sormak akıllarına gelmeyebilir. Özel hastanelerin hastaları müşteri olarak gördüğü kesin. O yüzden lütfen araştırıp gidin. Aceleye gerek yok herşeyi sorun. Belki bu sayede onlar da sormadan anlatmayı öğrenirler.
Babacığıma iki kere geçmiş olsun diyorum...

Stent hakkındaki bilgileri buradan alabilirsiniz.

Not: Bu arada fazla üretemiyorum, önceden yaptığım işlerimi de fotoğraflamaya vaktim yok. Sağlık olsun yeter ki, yakında görüşürüz.

2 Aralık 2009 Çarşamba

Rüyama Girdin Sesi :)




Misafirlerim henüz buradalar ama ben bir cee yapıp gidiyorum. Neler kaçırdım diye de çok meraklanıyorum. Arada bir bakıyorum şöyle üstten ama yetmiyor. Hatta bazı blog arkadaşlarım, "hiç tanışmamama rağmen" rüyama girdiler :) Gülmeyin ama, aaa...
Sevgili Sesiber, bir tanışma toplantısı yapmış, hemde evindeymiş, bak bak bak :) Diğer arkadaşlarımı hatırlayamıyorum ama Sesi ile çok iyi anlaşmışız. Bize yaptığı işleri gösteriyor, şömine başında. Sonra da nasıl olduysa güneşli bir hava olması itibariyle bahçede oturuyoruz. Hatta şakalaşıyoruz :) Orada olmaktan mutluluyum, güzel duygular içindeyim. Ve uyanıyorum...

Aslında, tanımadığım ama farklı düşündüğüm birini, rüyamda daha farklı görmek enteresandı. En çok takip ettiğim bloglardan biridir o. Bilinç altım bana ne demek istiyor?
Sesi duydun mu? Geliyorum bak oraya :)

Görüşmek üzere...


25 Kasım 2009 Çarşamba

Bayramlar...

Bir süre, buralara fazla uğrayamayabilirim. Eşimin ailesi, annemle babam, Samsun'dan ziyaretimize geldi. Onlarla birlikte güzel bir bayram geçireceğiz. Sonuçta bayramda büyüklerimizle birlikte olmak, bayramı daha çok hissetmemizi sağlıyor. Çocuklar, sabah heyecanla beklediler hava limanından gelmelerini. Geldikten sonra da, akıllarında olan herşeyi bir anda yapmaya çalıştılar. Resimler, boyalar, kağıtlar döküldü ortaya. Herkes Farm Ville'deki kendi tarlasını gösterme çabasına girdi :) Albümler ortaya çıktı. Dede gelsene, babaanne baksana...

Bayramınızı kutluyorum şimdiden. Sevdiklerinizle güzel bir bayram geçirirsiniz umarım.
Görüşmek üzere, sevgiyle kucaklıyorum hepinizi...


24 Kasım 2009 Salı

Öğretmenime...




Önce ailemizdeki öğretmenlerin,
Sonra çocuklarımın öğretmenlerinin,
Ve bütün öğretmenlerin, öğretmenler günü kutlu olsun...

22 Kasım 2009 Pazar

Çiçekli Beyaz Hırka

Bu görmüş olduğunuz beyaz hırka tamamen anneciğimin el emeği olup, fikri ben versemde nasıl yaptığını bilmiyorum :) Yine bir yerlerde görüp hafızama aldığım, sonra da kadıncağıza anlatarak ve de çizerek ördürdüğüm bir model.

Aslında gitmeden önce, "annecim anlat bakalım nasıl yaptın bu hırkanın etek ucunu" dedim. Dedim ama bana, "iki taraftan arttırıyorsun, ortanın da iki tarafından kesiyorsun" diye bir cevap verince ve de hırka yanımda olmasına rağmen bu tarifle anlamayınca, en iyisi küçük bir parçaya başlatayım da, yapım aşamalarını yayınlayayım diye düşündüm. Fakat yoğunluktan fırsat olmadı. Çok üzgünüm. Artık bir dahaki sefere... Kol ağızları da yine aynı şekilde örüldü.

Delikli yerleri, bildiğimiz ajur. Yani bir arttırıp bir keserek yapılıyor.


Baklava dilimi gibi görünen yerler aslında kalp olacaktı :) Ama örnek olmadan bu kadar uydurabilmiş benim canım annem. Haroşa ve ajurla devam ediyor. Çiçek sapı gibi görünen yerler de yine ajur. Delikler yukarı doğru, ama aşağılı yukarlı şekilde devam ediyor. Çiçekler sonradan örülüp dikiliyor. Bu fikir de, bir çok şekilde değiştirilerek uygulanabilir. Çiçekler renkli olabilir, deliklerden kurdele geçirilebilir, bir çok çiçek yapılabilir. Ben sade olsun diye, bu sefer böyle tercih ettim.
Tuhafiyede güzel düğme bulamayınca, elimdeki şeffaf boncuklardan diktim. Hırkaya da çok yakıştı.
Fotoğrafların üzerine tıklarsanız büyük hallerini de görebilirsiniz. Örnek alabilirsiniz.


20 Kasım 2009 Cuma

Bir Reklam Arası

Ev işi yapmayı hiç sevmem. Bir de kullandığım aletler yavaş ve gücü azsa, beni uğraştırıyorsa, canım hiç yapmak istemez. Bu konuda da tek değilimdir eminim. Düşük watlı bir elektrik süpürgem vardı. Ona çok kötü davranmama hor kullanmama rağmen, bozulmadı gitti. Öyle olur ya, hiç bozulmasını istemediğiniz şeyler daha çabuk bozulur. Neyse, ben de halı da yıkarım diye düşünerek, Thomas Twintt (Mavi Mucize) Temizlik Robotu'nu aldım. Aldım ama hiç pratik değil. Evet güzel çekiyor, tozları suya hapsediyor. Ama sonra suyu temizlemesi zor. Üstelikte hantal. Ev süpürürken kimsenin, süpürgesinin yanına gidip onu usulca çektiğini sanmıyorum. Ben de hortumundan çekiyordum. Fakat, manevra kabiliyeti iyi olmadığından devriliyor, flitreler ıslanıyor ve benim süpürme işlemim yarım kalıyordu. Ben de bu süpürgeyi sadece yıkama için kullanmaya karar verdim. Gerçekten güzel yıkıyor. Zaten eğer halılarınızı halı yıkamam makinesiyle yıkıyorsanız çok fazla arayı açmadan sık sık yıkamak lazım.

E sonuç, kaldım mı ben eski süpürgeme. Doğru dürüst çekmez. Sesi uçak gibi. Onunla süpürürken, telefonları ceplerime doldururp süpürüyordum evi. Çocukların geliş saatine göre ayarlıyordum süpürme saatimi :)
Geçen hafta, beni fazlasıyla yoran bu süpürgeye artık veda edip, aşağıdaki süper alete sahip oldum. Pratik Ev'den sipariş verdim, bir gün içinde elimde oldu. Çok sessiz, temizlik sırasında eğilmeyi engellemek için tutma yerini ona göre tasarlamışlar. 375 watt emiş gücü var. Bu önemli gerçekten çünkü bir çok üründe bu yazmıyor. Sadece motor gücü belirtiliyor ama ikisi farklı şeyler. Hemen denedim. Süper, çok beğendim. Halıyı yerinden kaldırarark süpürüyor. Tutma yerinden emiş gücü ayarlanabiliyor. İki dakika halıyı süpürdüm, hiçbirşey yokmuş gibi görünen halıdan nasıl tozlar çıktı. Halılarım el dokuması halı, zaten çok tüy çıkıyordu. Evde de iki çocuk, bir koca, bir de kedi olunca siz düşünün evin halini... Neden ev işi yapmayı sevmediğimi bu süpürgeyi kullanınca anladım. Yapıp yapıp, yapmamış gibi oluyordu önceden.
Bu süpürgeyi ben çok sevdim. Süpürge almayı düşünenlere tavsiye ediyorum.

Philips Maraton FC 9256/1 Ergofit Deluxe 2000 Watt Torbasız Elektrikli Süpürge

(Hepsi Burada'dan yıllardır alış veriş yaparız. Bu güne kadar bir sorun yaşamadık ama oradan da Siemens Blender siparişi vermiştim, ambalajı bozuk, kirli, orjinal bandı yırtılmış, yani daha önce açılmış, doğru düzgün yerleştirilmediğinden metal kısmı diğer plastik yerlerini aşındırmış olarak geldi. Kullanılmış değildi ama yeni bir ürün hissi vermedi. Ürünü geri gönderip Braun almayı istiyorum. Umarım zorluk çıkarmazlar.)

19 Kasım 2009 Perşembe

Dantelli Hırkalar

Daha önce burada bahsettiğim hırkalar bunlar. Hani mağazaya gidip gelip örneğini çıkardığımız hırkalar. Önce yeşil olanını ördük. Ben hırkayı ördüm annem dantellerini ördü. Ortak çalışma yani. Rengi tam belli olmamış ama çok hoş bir yeşil aslında.

Daha sonra çok beğenip pembe rengini de ördük.

Normal hırka gibi ördük. Eteğine, yakasına ve kol ağızlarına lastik yapmadık. Lastik gelecek yerlere de tığla örnek yaptık. Yani annem yaptı :) Kızım da çok severek kullanıyor. Merserize bir iple yaptığımızdan, yaz akşamlarında da rahatlıkla kullanıyoruz.

Kenarındaki örneğin orjinali yeşil hırkadaki gibiydi. Pembe hırkada biraz değiştirdik örneği. Dilimli herhangi bir örnek de olur aslında.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Domuz Gribi Aşısı ?



Bu gün çocuklar eve bir formla geldiler. Domuz gribi aşısı yaptırmayı uygun buluyor muyuz? Bulmuyor muyuz? Henüz kafamızda hiçbirşey net değil. Söz konusu çocuklarımız. Formda bir sürü yan etki sıralanmış. Bu normal tabi, basit bir ağrı kesicide bile yan etkileri belirtiyorlar. Bu ise bilinmeyen, denenmemiş bir aşı. Bugün yine televizyonda bir doktor, "Amerika'daki aşılar civasız ama bütün Avrupa civalı aşıdan oluyor, sadece İtalya Amerika'dan alıyor" dedi. Doktorun kendisi de aşı olmuştu.

Burada yazdığına göre ciddi yumurta alerjisi, daha önce grip aşısı uygulamaları sonrası gelişen alerjik reaksiyon, ciddi kauçuk alerjisi, önceden geçirilmiş Guillan- Barre Sendromu olanların yaptırması sakıncalıymış. Bunlara da dikkat etmek gerekir. Eğer şüpheleniyorsanız önce alerji testini yaptırmak daha uygun.
Türkiye'de kullanılmakta olan aşılar Avrupa İlaç Ajansı, Amerika Gıda ve İlaç İdaresi ile Avrupa'daki ve Dünya'daki birçok ülkede ve ülkemizde de Sağlık Bakanlığı'nca ruhsatlandırılmış aşılarmış.

Şimdi yazı yanımda duruyor ve hangi seçeneği işaretleyeceğimi bilemiyorum. Çocuğuma aşı yapısın mı, yapılmasın mı?
Henüz kışın başındayız ve hastalık bulaşmaya devam ediyor. Evde olsalar onları koruyabilirim belki ama okul, hastalıkların en çabuk yayıldığı yer. Üstelik, kardeşlerin birbirine bulaştırma olasılığı da var. Kafamız karma karışık ama güvenmek zorundayız ve onaylıyoruz. Eşimle ortak kararımız bu. Umarım çocuklarımız aşının o yan etkilerinden birine yakalanmazlar...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...