Hayal gücü ve yaratıcılık, bilgiden daha önemlidir. Bilginin sınırı var, ama hayal gücü tüm evreni kucaklar...
A. Einstein

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Çirkin Kumru Yavrusu



Daha önce burada anlattığım, davetsiz bir misafirim vardı. Balkonumdaki pembe saksımı yuva olarak seçmişti kendisine. Oraya yumurtlamış sonra da uzun bir bekleyişe başlamıştı. Dün fark ettik ki yumurtalardan biri çatlamış, yavru biraz büyümüş bile. Fakat diğer yumurtanın akıbeti nedir bilmiyoruz. Dün anne kuşun yokluğundan faydalanıp, merak eden arkadaşlarıma bir belgesel niteliğinde görüntülerle, anlatmak için birkaç fotoğraf çekeyim dedim. Ama anne kuş gelipte elimde yavruyla beni görüp yanlış anlar kaygısıyla bulanık fotoğraflar çekmişim. O yüzden sadece elimde bu fotoğraf var. Zaten yavruyu da ürkütmemek için hemen yerine koydum. Aslında, yavru kuşa uçmayı öğretirken izlemek isterdim. Sizinle de paylaşmak tabii. Tatile gideceğimizden, sanırım bunları kaçıracağım. Gerçi anne kuşu birkaç gündür gören olmadı balkonda. Yoksa yavruyu terk mi etti? Kuşlar da yaparmıymış böyle şeyler? Belgeselimiz bakalım nasıl sonuçlanacak. Umarım mutsuz son olmaz...

(Fotoğrafın üzerine tıklarsanız, büyük halini görebilirsiniz.)


27 Temmuz 2009 Pazartesi

DEJA VU - Kitap

Bir anın gerçekliğine inanıp kimseye anlatamadığınız oldu mu?


Kitap okumayı çok severim. Fakat her kitabı da okuyamam. Bu konuda biraz seçiciyim sanırım. Örneğin, Dan Brown' un bütün kitaplarını sevdim. Bir de, kitabı benden önce birisi okumuşsa, ki bu kişi çoğunlukla eşim olur. Kitabın nasıl olduğunu sorduğumdaki, cevabı ve mimikleri, o kitaba ön yargılı yaklaşmamı sağlıyor malesef.
DEJA VU adlı kitabı bu sefer önce ben okudum. Kitabın nasıl olduğunu sorma sırası eşimdeydi. Bir süre onu oyaladım :) Daha anlamadım, başındayım, olaylar gelişmedi diye... Ama en sonunda dayanamayıp söyledim. Kitap çok güzeldi ve ben bir çırpıda okudum. Okuduğum onca kitaptan sonra, kitabın başından sonunu çıkarabiliyordum ama bu sefer başarılı olamadım... Sizlere de bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.
John Hart'tan doyurucu karakter tahlilleri içeren sürükleyici bir polisiye hikaye.
Kitap Koridor Yayıncılıktan çıkmış. Beni rahatsız eden tek şey, orjinal olmasına rağmen çok fazla yazım hatası olmasıydı. Bu da benim şansım sanırım. Sizler dikkat edin diyeceğim ama okumadan fark etmek zor.

“Hapishaneler umutsuzluk kokarmış! Bence hapishane koksa koksa korku kokar: Gardiyan korkusu, dövülme veya grup tecavüzüne uğrama korkusu, bir zamanlar sizi sevmiş ama artık sevmeyebilecek olan kişiler tarafından unutulma korkusu. Ama en çok, zaman ve zihnin kuytu köşelerine sinen karanlık düşüncelerin korkusu. Zaman doldurmak, derler – ne komik. Bana kalırsa, zaman sizi doldurur.”


Hart, 25 dile çevrildi, 31 ülkede okuyucuyla buluştu. Publishers Weekly tarafından yılın en iyi kitapları arasında gösterildi. En iyi ilk kitap dalında Edgar ödülüne aday oldu. Macavity, Barry, Anthony, SIBA ve Gumshoe ödüllerini aldı.

“HART GÖZ ALICI, YENİ BİR YETENEK.” Entertainment Weekly
“NEFİS... DERİNLİKLİ VE SIRLARLA DOLU BİR ROMAN.” Publishers Weekly

“SAYFALARI ÇEVİRİRKEN NEFESİNİZİN KESİLDİĞİNİ HİSSEDECEKSİNİZ.” Wall Street Journal

Not: Kitaplarınızı internetten satın alırsanız daha ekonomik olduğunu göreceksiniz, tabi beklemeye tahammülünüz varsa.


24 Temmuz 2009 Cuma

Yazlık Bere

Bu aralar buraya fazla zaman ayıramadım malesef. Bir koca, iki çocuk, bir de yeni üyemiz Pati, gelen giden üstüne de sıcaklar iyice bastırınca insana bir rehavet çöküyor. Aklımda bir sürü proje dönüp dolaşıyor. Unutmayayım diye not alıyorum hepsini. Sanırım kış mevsimi daha verimli geçecek.
Bu bereyi de daha önceden yapmıştım. Yapımı çok kolay ve çok çabuk bitiyor. İnce, yazlık bir ipten ördüm.

Tepeden bir çiçekle başlanıyor, daha sonra arttırarak zincirlerle ve trabzanlarla uygun boyuta gelene kadar örülüyor. Tepeden yuvarlak kısım oluşturulunca aşağıya kadar arttırmadan ve eksiltmeden düz bir şekilde örülüyor. Siz istediğiniz, delikli bir modeli uygulayabilirsiniz. Ben de zaten aklıma estiği gibi uyguladım.

İstediğimiz boyuta gelince en uç kısmına iki sıra sık iğne gidiyoruz. Ben yüz gelecek kısmı brakıp etrafına zincire geçirilmiş boncuklar taktım. Boncuk yerine minik çiçekler de olabilir, veya püskül de takılabilir. Bu arada bana mankenlik yapan minik hanımların da kısa saçlısı kızım, uzun saçlısı yeğenim. Onlara da teşekkür ediyorum.

17 Temmuz 2009 Cuma

Bize Pati Geldi

Bu minik kedicik artık ailemizin yeni üyesi. Anlayacağınız nüfus dörtten, beşe çıktı :) Hayvanları, kedileri sevmediğimden değil, tecrübesiz oluşumuzdan ve daha önce bir balık ve bir kaplumbağa katlettiğimiz için uzun zamandır üçe karşı bir, yine de karşı çıkıyordum. Onlara da çok alışmıştık ve sonra çok zor geldi. Ama sonunda ben de pes ettim. Pati'yi aldığımız Ömer Bey endişelenmesin, ona en iyi şekilde bakacağız. Kendisi de zaten bize yardımcı olacağını söyleyerek, incelik gösterdi.

Dün akşam eve getirdik Pati'yi, ürkek, korkaktı ve nerede kuytu köşe varsa oralara kaçtı. Çocuklar aceleci tabi, hemen alışsın, hemen oyunlar yapsın istiyorlardı. Ama o daha küçük bir yavru, zamana ihtiyacı var. En sonunda saat 01:30 gibi çocukları zorla yatağa gönderebildik. Çocuklar yattıktan sonra, saklandığı yerden, ortada dolaşan minik ayaklar olmadığını görünce, çıkmaya karar verdi. Ama bir gözü sürekli kapıdaydı. Bir ses duyar duymaz, soluğu koltuğun arkasında aldı :)

Oyuncak faresiyle bize oyunlar yaptı. Yanımıza atlayıp oturdu. Sevmemize izin verdi. Mırıltılarını dinlemek çok hoştu. Herkes yattı yattı, birdaha kalktı. Hem evdeki ilk gecesi olması sebebiyle, hem de, annesinden ayrıldığı için, sanki hiç birimiz onu yanlız bırakmak istemedik. Sabah da yine herkes erkenciydi.

Uykusu geldiğinde de ona aldığımız bu cici yatakta değil, yine rahat ettiği köşelere girdi. Bizde karışmadık ona, ne de olsa henüz misafir sayılır. Umarım, daha sonra yatağına alışır.


Birde yaramazlık yaptı gelir gelmez, biz kum havuzunu almaya gittiğimizde, evdeki en büyük saksıyı tuvalet olarak seçmiş kendisine beyefendi. Sonra kum havuzunu gösterdik. İçine girdi çıktı ama sabah, onu yine saksının dibinde ve toprağı da ıslak gördük :) Saksının üzerini bir poşetle kapattım. Bizim zeki oğluşumuz da kendi tuvaletini kullanmaya başladı.

En huzurlu göründüğü yer de, bilisayar masasının üstü. Salonda her hareketimizi izlerken, burada yanımda uykuya bile daldı.

Hoş geldin Pati, biz seni çok sevdik. Umarım sen de bize en kısa zamanda alışırsın ve uzun yıllar birlikte oluruz...

Not: Çocuklarım o kadar çok kedi istiyorlardı ki, burada anlattığım gibi tartışmayacaklarına bile söz verdiler. Şu anda herşey yolunda. Çok mutluyum çok...

16 Temmuz 2009 Perşembe

Minikler İçin Sihirli Vitraylar



Geçen gün yapı markete gitmiştik. Çocuklar için hazırlanan bu vitray setini görünce almaya karar verdik. İçinde altı renk cam boyası ve altı adet figür var.

Bu şablonların oyuk kısımlarını cam boyası ile doldurup sekiz saat kurumaya bırakılıyor. Çocuklar çok zevk aldılar. Hatta, ben bile yardım edeyim bahanesiyle ellerinden almaya çalıştım.

Altı renk onlara yetmedi. Orjinaline uygun boyayacaklarmış... Hepsini boyadılar bitti ama kurumasını zor beklediler. Kuruyunca cam gibi görünüyor. Aşağıdaki fotoğraf henüz kurumadan çekildi.



Daha sonra, düşündük nereye asalım diye, hep beraber odalarındaki avizeye misina yardımıyla astık. Işık yanınca hoş görünüyor.

Arkada da oğlumun dağınık yatağı görünüyor :) Oyuncakları doldurmuş yatağına, yüksek olduğu için karışmıyorum ben de, zaten zorlanıyorum düzeltirken...
Yatak: IKEA





13 Temmuz 2009 Pazartesi

Uçurtma Yapalım

Sanırım herkesin çocukluğunda uçurtmaya dair bir anı vardır. Bir uçurtmayı uçarken görünce, hangimiz başımızı kaldırıp seyretmeyiz. Bence bütün çocuklar, uçurtma uçurmanın keyfine varmalı. Biz de böyle düşünerek, eşimle beraber çaocuklarımıza uçurtma yaptık. Zira satın aldığımız hiçbir uçurtmayı bu zamana kadar uçurmayı beceremedik. Ama o uçurtmaların çubukları, el emeği uçurtmamızın iskeletini oluşturdu.
Gerekli malzemeler:
  • Çıta (bizim gibi sağlam çubuklar da kullanabilirsiniz)
  • Sağlam bir ip (Uçurtma ipi diye isterseniz iyi olur, çünkü her ipten olmaz)
  • Makas
  • Yapıştırmak için bant
  • Naylon veya renkli jelatin (biz LC Waikiki poşeti kullandık, esprili de oldu)
  • İpi sarmak için bir aparat, yoksa bir tahta parçası
Çubukları, tam ortadan birbirine bağladık. Hatta, uçurtmada denge önemli olduğu için bunu ölçerek yaptık. Hem çubukları ortaladık, hem de etrafından ipi sararken, birbirine uzaklığını ölçerek bağladık. Sonunda ortaya, düzgün bir altıgen çıktı.

Naylonumuzu bu beşgene göre kesip, arkasından bantladık. Tam ortadan küçük bir delik açıp, iskeletin ortasındaki ipi burdan çıkardık. Yukardaki çubuklara bağladığımız ipleri, tam ortaya denk getirmeye çalıştık. Aynı işlemi, kuyruğu bağladığımız ipe de yaptık. Yani, uçurtmadan çıkan iplerin uzunluğu ortadaki deliğe kadar olmalı.

Poşetin diğer yarısından da, katlayarak şeritler kestik. Işıltılı olsun diye, hediye paketi kağıtlarını da aynı şekilde kesip, naylon poşetle birlikte bağladık. Böylece uzun bir kuyruk elde ettik. Kuyruk da önemli bir bileşendir uçurtmada. Hem göklerde salınışını izlemek zevkli olduğu için, hem de önemli bir denge unsuru olduğu için. Bu yüzden olabildiğince uzun olmalı kuyruk...



Sonunda maymunlu uçurtmamız uçmaya hazır oldu. Biz de hemen piknik malzemelerimizi hazırladık ve doğru deniz kenarına gittik. İlk önce rüzgar yok diye biraz üzüldük ama daha sonra rüzgar çıktı ve bizim maymun havalandı. (Kızım uçurtmanın adını maymun koydu :))

Belki okurken biraz zor diye düşünmüş olabilirsiniz ama, anlatması yapımından daha zor oldu. İki kardeş olunca, ikisi de kendilerine ait uçurtma istediler. Biz de dün iki tane uçurtma yaptık. İkisi de mükemmel uçuyorlardı.

Çocuklar mutluydu dün, biz de çocukluğumuzu uçurduk biraz...

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Melekler ve Şeytanlar

Bu akşam, uzun zamandan sonra ilk defa, yanımızda çocuklar olmadan dışarı çıktık. Sevgili halaları Samsun'dan ziyaretimize geldi. Onun sayesinde bu akşam, felekten bir gece çaldık diyelim... Eşimle arabaya bindik, bir eksiklik var gibi, arabada çığlıklar, yer kavgası yok. Onun yerine sessizlik... Birbirimize gülümsedik, sessizliği fark ettiğimizden belki... Neyse yemek yedik, sinemaya gidelim dedik. Tom Hanks'i görünce afişte, bu seyredilir dedik ve girdik sinemaya.

Daha önce bir çırpıda kitabını da okumamıza rağmen, bu arada Dan Brown'un bütün kitaplarına bayılıyorum, film de muhteşemdi. Kitabı okuyalı hayli zaman olmuş, bunu filmi izlerken daha iyi anladım. Çünkü, en önemli kişiyi, yani katilin kim olduğunu unutmuşuz :) Bu iyi oldu tabi, filmi baştan sona heyecanla izledik. Kitapta tasvir edilen yerleri hayalimde canlandırıyordum elbette ama filmde görmek de muhteşemdi. Tarihi mekanlar çok fazlaydı, yani görsel bir şölen de vardı. Kitabı okumayanlar, mutlaka edinip okumalı. Filme gitmeyenler de görmeli bence. Filmi anlatmayacağım, heyecanı kaybolmasın diye. Ama polisiye roman ve filmden hoşlananlara öneririm.
Film için 13 yaş sınırı vardır.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Pembe Saksım Yuva Oldu

Pembe saksımın içine girip yumurtlayan bu kumru hanım, balkonumuzu mesken tutmuş bizden habersiz. Geçen gün, çamaşır asarken bir baktım beni izliyor. Yumurtasının üzerine oturmuş, gününün gelmesini bekliyor. Orada yumurtası olmasa hiç durur mu öylece hareketsiz?

Bir gözü balkon kapısında tedirgin bir bekleyiş onunkisi. Ama ben demedim ki ona, gel de benim saksımın üzerine üç tane çalıyı getir de, yuva yap diye. Etrafta ağaç da yok değil yani. Tembel şey...

Madem balkonumdan görüntüler veriyorum, bari balkonu bizim gibi güneşten kavrulanlar için bir de fikir vereyim diye, balkon fotoğrafları da ekledim. Senelerdir, gölge yapmak için şemsiye kullanıyorduk. Fakat şemsiye bir yaz dayanıyordu sadece. Ağırlığıyla birlikte yıpranıyordu.

Üstelik, çiçeklerim de güneş altından kalıyordu. Bu sene, bambu storlarla çevirdik balkonu. Güzel gölge yapıyor. Ne kadar dayanır deneyip göreceğiz. Bizim misafir de, bu gölgeye özenip geldi benim saksıma yumurtladı sanırım.
Balkonum fazla büyük olmadığından, IKEA'dan aldığım tahta parçaları ve ferforje duvar askılarıyla saksılarım için yer oluşturmuştum. Sevgili kumrumuz da ikinci katına yerleşmiş bulunuyor.


Bu gün de ziyaretçisi vardı. Baktım birdi iki olmuşlar. Su ve yem vermiştim acaba ona mı geldi ki diye düşündüm ama suya bakmıyorlar bile bu sıcakta. Hadi, dedim çifte kumrular, ben içeri gideyim de siz de tedirgin olmayın...

Çiçeklerimi bile zor suladım, ürkütmeyeyim diye... Onun bize, bizim de ona alışmamız lazım. Daha orada oturacak, o yumurta çatlayacak, yavruyu besleyecek , uçmayı öğretecek...

Çiçeklerime iyi bakmam lazım. Boş saksıya kiralik ev gözüyle bakıyorlar demek ki. Gerçi saksım boş değil, ölmemek için direnen minik bir çiçeğim vardı içinde. Zavallı çiçek...

7 Temmuz 2009 Salı

Boncuktan Işıltılar

Koridorda kullandığım bu aksesuarımı, elimde kalan plastik boncuk ve zincirle yaptım.

Üç metre kadar zincire, çivilere dizdiğim boncukları aralıklı olarak yerleştirdim. Böylece uzun, boncuklu bir zincirim oldu. Daha sonra onu kullanacağım yere göre ve zevkime göre şekil vererek astım. Asma işlemini, oradan geçmekte olan kablo kanalına, misina yardımıyla bağlayarak yaptım.

Orta kısmından da, yine sarkan zincirlere takılmış nazar boncuğu, metal yıldız, terlik ve inciyle süslenmiş sarkacı astım. Gece ışık yandığı zaman hoş yansımalar oluyor koridorda.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Buz Devri - 3 (ICE AGE)


Dün akşam, ailece sinemaya gittik. Buz devri 3. Daha önce 1 ve 2' sini de izlemiştik ama en eğlencelisi buydu sanırım. Gerçi çocuklarımız gibi biz de hepsini sevdik. Zaten çok güzel bir çizgi film olmasının yanında, üstelik üç boyutluydu. Sinemaya çocuksuz gelenler bile vardı. Başka filmlere tercih edilmişti. Bence de değer doğrusu. İki saati hiçbir şey düşünmeden eğlenerek geçirmek isterseniz bu hafta sonu, tercih edebilirsiniz.
Oğlum hala "çok güzeldi" diyor. Kızımın da kocaman gözlüklerle, komik görüntüsü çok hoştu. Kendimiz nasıl görünüyorduk bilmiyoruz tabi... :))
İyi hafta sonları diliyorum.

3 Temmuz 2009 Cuma

Benim de FikrimMühim...

Dün akşam üstü, FikriMühim'den paketim geldi. Deneyip fikrimi söylemek üzere. Madem öyle, bende Selpak Kağıt Bez hakkındaki düşüncelerimi paylaşıyorum sizinle. Öncelikle paketi açar açmaz, çok güzel bir koku yayıldı. Kendisinden parfümlü ama deterjansız. Bu hoşuma gitti. Dışarı çıkmamız gerektiğinden hemen kullanamadım. Aceleyle yemek yenip çıkılsın diye uğraşırken, benim sevgili Tom ve Jery'm her zamanki gibi masada rahat durmadılar ve bir bardak kara üzüm suyu masaya yayıldı. Tabi benim saçlar birden diken diken oldu. Hem söylendim, hem de elbezi ile temizlemeye uğraştım, canım da sıkıldı üstelik. Evet masayı temizledim ama, elbezini temizlemek için daha çok uğraştım. O anda Selpak Kağıt Bez olsaydı yanımda, siler ve atardım. Belki söylenmez, canım da sıkılmazdı. Sanki kurmaca reklam metni gibi oldu, ama değil, birebir yaşanmıştır :)
Gelelim bu güne, kağıt bezi önce kuru şekilde kullandım. Toz aldım, aynayı sildim bir de parmak izi kalan inox tost makinem ve katı meyve sıkacağımı sildim ama onda pek başarılı bulmadım. En azından kuru şekilde. Kuru iken daha sert bir yapıya sahip olan kağıt bez ıslanınca yumuşadı. Ele daha iyi gelir oldu. Tezgahı sildim, yıkadım, sıktım hiç sorun yok. Ne yırtılıyor ne de leke kalıyor. Dayanıklı yapısı sayesinde, deterjanla bile kullanılıyor. En sonunda da çöp kutusunun etrafını ve kapağını silip attım. Önceden, bu gibi yerleri silmek için bazı bezleri ayırır ve sildikten sonra atardım. En çok da bu gibi yerler için kullanışlı olabilir. Tuvalet temizliği, çöp kovası, pencere önleri gibi yerleri temizlendikten sonra atılması gerekiyor. Islak kalan bezde bakteri ürüyor. Hele evde çocuk varsa, ellerinin izini her yerde görebilisiniz. Veya mutfakta masanın altı, bir kediyi doyuracak hale gelebilir. Mutlaka iyi birşeyler yazmak adına değil gerçekten hijyenik olduğunu düşünüyorum. Evin tüm genel temizliğinde kullanılabiliyor. Fiyatı 3,95 tl. 30 yaprak ve 7,5 metre.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...