Hayal gücü ve yaratıcılık, bilgiden daha önemlidir. Bilginin sınırı var, ama hayal gücü tüm evreni kucaklar...
A. Einstein

30 Ocak 2011 Pazar

Çocuk Odasının Öncesi ve Sonrası

 Bir öncesi-sonrası projesiyle daha birlikteyiz :) Daha önce kendi yatak odamızı değiştirmiştik. Bu sefer de çocuklarımızın odasında yenilik yaptık. Yaptık diyorum, çünkü eşim, annem ve kardeşimin de emeği var bu odada... 

 Bu evi aldığımızdan beri, hemen hemen her oda binbir şekle girmiştir. Hele çocuk odasının renkleri ve eşyaların yerleri, sık sık değişir. Ben sıkılırım ve değişiklik ararım. Sağ olsun eşim de hiç üşenmez... Çocuklar da bize çekmiş, heyecanlanıp, bizden önce koşarlar odaya. Sanki bir şey yapabileceklermiş gibi :)

 İki kardeş bu odayı birlikte kullanıyorlar. Bu yüzden önceden mavi ve erkeksi olan odayı, ortak bir renge çevirmiştik. İlk boyandığında, sıcak bir renk olması çok hoşumuza gitmişti. Zaman içinde göz alışıyor tabi, hatta, "niye bu rengi seçmişiz?" gibi bir düşünce de alıyor insanı.

 Kızım okula başlayana kadar idare edelim, zaten okula başlayınca bir çalışma masasına ihtiyacı olacak, takım olarak alırız diye düşündüğümüzden, bebeklik dolabını ve şifonyerini kullanıyorduk.


  Odada bir de kanepe olduğundan, yerden kazanmak için oğluma Ikea'dan, çalışma masalı bir yatak almıştık. Tülü ve fon perdeleri annemle beraber dikmiştik. Bu büzgülü tülü yapabilmek için ne kadar da uğraşmıştık :) 
Bu yazıyı hazırlarken odanın eski halini gören çocuklarım "ıyy renk cümbüşü, palyaço odası gibiymiş :)" dediler :) Biz de farkındaydık ama her şeyin bir sırası vardı. 
Sonunda, okulların açıldığı sıralarda bu değişikliği gerçekleştirdik. Yayınlamak da bugüne kaldı. Sebebi ise benim anlamsız takıntım. İllaki her şey tam olacak... Düşündüklerimi yapmadan önce yayınlarsam içim rahat etmiyor. Mesela, Ikea'dan film şeridi şeklinde fotoğraflık almıştık, ona fotoğraflar seçip yerleştirecektim. Lara'nın baş ucuna, eski abajurunu yenileyip koyacaktım. Dolaplarının üzerine ve Lara'nın komodininin altına ıvır zıvırları toplaması için, siyah yapışkanlı folyo ile kutular kaplayıp koyacaktım. Oyuncak sepetini de siyah yapışkanlı folyo ile kaplayacaktım. Perdelere bağcık yapacaktım...
Bunları da yaptıkça paylaşırım o zaman, ne yapalım :)


  Gelelim neler yaptığımıza. Duvarları duvar kağıdı ile kapladık.  İşte bu aşamada eşim ve kardeşim, o sıcaklarda ter içinde uğraştılar :) Duvar kağıtlarını Praktiker'den almıştık. Kanepeyi  odadan hatta evden çıkardık. Yazın hafif diye salonda kullandığım halıları buraya serdim. Bu halılar da Ikea'dan, fakat artık satılmıyor. Lara'nın yatağının üzerine, Ikea'dan aldığımız bürümcük beyaz örtüyü serdim. Odanın şeklini de değiştirdik. Şu anda bu şekilde olsa da, eşyalar her an yer değiştirebilir :)
 Eskiden, evlenirken minder de yapılırdı çeyiz olarak. Annem de eski koltuk minderlerine yüz dikip bana vermişti. Yıllarca oraya buraya atıldı durdu. En sonunda yerini buldu. Yine Ikea'dan aldığımız koltuk yüzünden, minderlere uygun kılıflar dikti annem. Üçünü üst üste koyunca, puf gibi oldu.
 Çalışma masası için Ikea'dan döner sandalye aldık. Siyah olanı vardı, beyaz olanını Lara'ya almıştık ama değiştirmeyi tercih ettiler.

Yeni gardıropları, çalışma masasını ve komodini Koçtaş'tan aldık. Ikea'dan aldığımız aynaları dolap kapağına yapıştırdık. Lara'nın çalışma masasının arkasında kontrplak yoktu. Onu ve öndeki magnet panosunu, yine Ikea'dan alıp monte ettik. İşte oyuncak sepeti görünüyor bu fotoğrafta yeşil yeşil :(

Perdenin kumaşı ve tavan lambası yine Ikea'dan. Lambayı eşim monte etti, perdeleri annem dikti.


Bu fotoğrafı da göstermeden edemedim. Fark ettiyseniz pencerenin önünde Pati duruyor. Odaya uygun bir kedimiz var :)
İyi pazarlar, iyi tatiller...

 

28 Ocak 2011 Cuma

Çocuklarıma Teşekkür Ediyorum

 Yarıyıl tatili başladı.
Çocuklar karnelerini aldı.
Oğlum altıncı sınıfın zorluğunu yaşadı.
Takdir getiremesede önceki seneler gibi,
Bu dönem teşekkürü kaptı :)
Kızım birinci sınıfa başlamıştı,
O da zorlukların üstesinden geldi.
Tüm karnesini beşlerle doldurdu.
Onlar mutlu, biz mutlu...
Yine bizi sevindirdiler.
Canım yavrularım,
İkinize de teşekkürler...
Tek eksiğimiz,
İş için yurtdışına çıkan babamız.
Bu ilk karne heyecanını kaçırdı :(

26 Ocak 2011 Çarşamba

Kızımın Şaheseri :)


 İşte size geçen yazımda bahsettiğim, kızımın okulda yaptığı kumaş boyama çalışması. Aslında elma baskısı yapacaklardı fakat bir yerden sonra, sınırları aşıp, özgün çalışmaya başlamışlar :) Kızım da elmadan çok kalp ve kelebek yapmış, bir de ismini yazmış Lara. (Belki anlaşılmıyordur diye belirtmek istedim :))

 Tabi ki ona çok beğendiğimi, çok güzel yaptığını söyledim. Ama sanki elma baskısı daha fazla olsa  iyi olurmuş... Ütüledik ve kaldırdık. Kızım yaz gelince bu t-shirt ü giyeceğini söylüyor :) 


19 Ocak 2011 Çarşamba

Kumaş Boyama Pano

Kızım okulda t-shirt üzerine, kumaş boyası ile elma baskısı yapacak. Aslında biz önceden yapmıştık böyle bir çalışma, bakın burada :) Eskiden kalmış kumaş boyalarımı karıştırırken aklıma geldi. Kullandığım, kullanmadığım bir çok kumaş boyama çalışmam var. Zaman zaman sizi sıkmadan onları da yayınlamaya karar verdim. Sanırım bir de çeyiz dosyası açacağım :) Yazık annemin emeklerine, çekmecede kaldı hepsi... Bir tek, yatak örtümü kullanıyorum şu anda. 

Deseni karbon kağıdıyla kumaşa geçirdim. Önce siyah kumaş boyası ile tüm deseni boyayıp, sonra kenarlarından yaldız boya ve ince bir fırça ile kontür geçtim. En son olarak, kuruduktan sonra tersinden ütüledim. Bu sayede deseni sabitlemiş oldum. Bu, pano olduğu için yıkanmayacak ama yıkansa bile ütü ile sabitlendiği için, desenler çıkmayacak.


Aslında ahşap, yuvarlak bir çerçeve daha çok yakışırdı biliyorum ama evde boş duran bu çerçeve vardı ben de onu kullandım. Ne yazdığını bilmiyorum ama bereket getirsin diye, mutfağıma astım.

Kızımın çalışmasını da paylaşacağım daha sonra.


15 Ocak 2011 Cumartesi

Sürpriz Hediyeler


 Camdan bakıyorum, evin önünde bir kargo aracı duruyor. O gün biraz sıkkınım. İçimden, "bana birşey gelse" diye geçiriyorum. Zilim çalıyor, adım söyleniyor. Aaa kargo bana gelmiş... İki kat seviniyorum :) Kutuyu açıyorum içinden yukarıdaki sevimli kumbara, bir kitap Franz Kafka'dan Dönüşüm ve iki cd çıkıyor. Biri film Beter Böcek (onu bulamadım), diğeri Böcekler Ve Sürüngenler. Peki izledim mi? Hayır. İzleyebileceğimi de sanmıyorum :(  Kumbarayı da hemen kızım sahipleniyor, büyük bir neşeyle...
Neyse; kutunun içini araştırıyorum, hiçbir açıklama yok. Ertesi gün yine kargo aracını görüyorum evin önünde, bu sefer "yok canım" diyorum. Ama yine zilim çalıyor. Şaşkınlık içinde pakedimi alıp hemen açıyorum. Bu sefer de böcek ilaçları ve bulaşık deterjanı çıkıyor içinden. Nerden gelmiş diye araştırıyorum. Bir sosyal medya ajansı olan, Dekatlon Buzz'dan gelmiş. Adresimi nereden buldular bilemiyorum ama teşekkür ediyorum kendilerine :)
Aslında bu hediyelerim geçen sene geldi ama ancak yayınlayabildim. (Bu espriyi de yapmasam çatlardım:))
Herkese mutlu hafta sonları diliyorum.



14 Ocak 2011 Cuma

Çocuklardan Mektup Var...

“Sevgili Anneciğim, Babacığım,

Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:

Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.

Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunlarda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?

Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutmayınca sizlere güvenim azalıyor. Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.

Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.

Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. "Ben senin yaşında iken..." diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.

Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni korkutup sindirerek suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın.

Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.

Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.

Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.

Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.      
Biliyorum ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse birçoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.

Benden "Örnek çocuk" olmamı istemezseniz ben de sizden örnek ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız yeter.

Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim."

"Sevgiler Çocuğunuz”

Geçen gece öylece düşünürken bu yazı geldi aklıma. Bundan ondört yıl önce şimdi tam olarak adını anımsayamadığım bir kitapta rastlamıştım bu yazıya. Henüz ne evliydim ne de çocuğum vardı. O kadar beğenmiştim ki yazıdaki mesajları, hemen oracıkta, bulduğum bir kağıda bütün metni yazıvermiştim. Aradan iki yıl geçmiş ve eşimle tanışmıştım. Ona da bu yazıyı göstermiş ve "biz bunu sık sık okuyalım, çocuğumuz olduğunda bu hatalara düşmeyelim" demiştim...


Şimdi, biri onbir, diğeri yedi yaşında iki çocuğumuz var. Onları, bildiğimiz en iyi doğrularla yetiştirmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken de çok zorlandığımız zamanlar oluyor. Anne baba olarak onlar için en iyisini istediğimizi anlatmakta zorlanıyoruz kimi zaman. Kimse çocuk yetiştirmenin kolay olduğunu söylemedi elbette fakat, yine de "Biz de böyle miydik?" sorusunu sormadan edemiyorum kendime...

Çocuk yetiştirmeyle ilgili sayısız kitap, araştırma, makale var. Bunlar belki yön gösterici olabilir ama iş pratiğe dökmeye gelince, çocuklar bütün kitapları rafa kaldırtıyor...
Benim bildiğim tek yöntemse; her fırsatta, onları ne kadar çok sevdiğimi söylemek ve göstermek...

2 Ocak 2011 Pazar

Hamur Kabartmalı Süslü Mandal Magnetler

 Yılbaşı gecesi çok eğlenceliydi. Akrabalarımızla buluştuk, kalabalık bir grup olduk. Herkes evinden birşeyler yapıp götürdü. Soframız padişahlara layık bir sofraydı. Yediğimizi yedik, yiyemediğimizi de eve getirdik :) Tatlı bir kavgayla, kızlara erkekler Tabu oynadık. Tabi ki kızlar yendi :) Sonra kimin kimin yerine oynadığı belli olmayan bir okey oynadık :) Bir ara mutfağa gittiğimde, yeni yıla girmişiz. Şimdi ben  bütün yıl mutfaktan çıkamayacak mıyım? :( Çocuklar, zorla 10-9-8'i bekledikten sonra uykuya yenik düştüler. Herşey çok güzeldi, bu yıl da herkes için hep güzel geçer umarım...
Yeni yılın ilk projesi de bu oldu :) Bunlardan bazıları hediye oldu bile, onlar çok beğendi. Bakalım siz de beğenecek misiniz?

Bunlar bildiğimiz tahta mandallar. Geçenlerde bir yapı markete gittiğimizde, bu mandalları görünce, hemen aklıma bunlardan magnet yapmak geldi. Bir çok arkadaşım, hamurla kabartmanın nasıl yapıldığını soruyorlardı. Ben de bu sefer yapım aşamalarını görüntüleyerek çalıştım. Umarım merak edenler için anlaşılır ve faydalı olur.

Mandalları önce akrilik boya ile 2-3 kat, beyaza boyadım.  Daha sonra, toplu iğnenin arkasıyla, renklerini zevkime göre seçtiğim akrilik boyalar ile noktalar yaptım. Aslında bu hallerini bile çok beğendim.

Sıra geldi, hangi resimleri kullanacağıma. O anda elimde olan dekopaj kağıtlarımı karıştırdım ve mutfakta buzdolabının üzerinde kullanılacağını düşününce, buna uygun resimler seçtim. Resimleri kenarlarından dikkatlice kestim.

En çok sorulan soru da, hangi marka hamur kullandığım oldu. Fotoğrafta da göreceğiniz gibi. Creall Do & Dry Light model hamuru kullandım. Önce hamurdan bir parça koparıp, elimde yoğurup yumuşattım. Daha sonra da merdane yardımıyla, her yerinin eşit olmasına dikkat ederek açtım. Bu iş için makarna makinesi de kullanılıyor. Benim makinem olmadığından, merdane kullanıyorum. Hamuru açarken sık sık kaldırıp, zemine yapışmasını engellemek gerekiyor.

Hamur, çabuk kuruyan bir hamur olduğundan, bu işlemleri yaparken hızlı olmak gerekiyor. Kullanmadığım kısmını da bir poşete koyup, hava almasını engelledim. Bu sayede bir sonraki kullanıma kadar hamuru korumuş oluyorum. Kullanmadığımız zaman da buzdolabında saklamamız gerekiyormuş.

Kestiğim dekopaj kağıtlarının arkasına, dekopaj tutkalı sürüp, hamura yapıştırdım. Yapışmayan yer kalmasın diye de, merdane ile üzerinden fazla bastırmadan bir kez daha geçtim.

Daha sonra, kretuvar (maket bıçağından daha ince bir uca sahip, kesici bir alet) yardımı ile, deseni kenarlarından dikkatlice keserek çıkardım. Kesme işlemi yaparken, kretuvar, hafif içe dönük tutulursa kenarından beyaz hamurlar fazla görünmez. Ama hamurun görünmesi beni rahatsız etmiyor açıkçası. Bu işemi yaparken de yine, hamuru sık sık kadırıp yapışmasını engellemek gerekiyor.

Bütün parçaları kesip hazırladıktan sonra, sıra onları mandallara yapıştırmaya geldi. Bu aşamada da yine dekopaj tutkalı kullandım.

Mandalın neresine yapıştıracağıma karar verip, tutkal sürdüğüm hamuru oraya koyup, bir süre elimde tuttum.  Yapıştığına kanaat getirince, kuruması için düz bir yere bıraktım. Hamura nasıl şekil verirseniz o şekilde kuruyor.

Objeler kuruduktan sonra, resimleri vernikten korumak için üzerine bir kat daha, dekopaj tutkalı sürdüm. 

En son olarak da, su bazlı bir vernikle vernikledim.


Şimdi sadece mıknatıslarını yapıştırmak kalıyor. Fleksi esnek mıknatıs (reklam mıknatısları gibi) yapıştırmayı denedim fakat mandal ağır olduğundan tartmadı. Bunun yerine daha güçlü bir mıknatıs kullanmam lazım. Yapı markete gittiğimde sordum ama ayrıyeten mıknatıs satılmıyormuş orada. Ben de eskiden, çocukların pilli oyuncaklarını parçalayıp çıkardığım mıknatısları kullanacağım. Şimdilerde pilli oyuncakları yok. Olsa da kırmıyorlar. Bu yüzden artık yeğenim Ege'nin oyuncaklarına göz diktim :) Yayınlamak için sabırsızlandığımdan, mıknatısları yapıştırmadan fotoğrafladım. Halbuki buzdolabının üzerine yapıştırıp bir de orada fotoğraflayacaktım. 
Herkese iyi pazarlar ve iyi bir hafta diliyorum.

homework
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...