Yaz geldi, havalar ısındı, artık evde durulmuyor. Tatile çıkıp çıkamayacağımız da henüz belirsizliğini koruduğundan, her bulduğumuz fırsatta atıyoruz kendimizi dışarı. Allahtan ki İstanbul bu anlamda çok zengin. Gezilecek görülecek o kadar çok yer var ki...
Önceki hafta sonu Büyük Ada'ya gidelim dedik ve attık kendimizi dışarı. Ada vapurunu son anda yakaladık. Daha sonra üst katta açık havada bulduğumuz ilk yerlere oturduk. Çocuklar da vapurda gezmeye başladılar. Halaları gelmişti Samsun'dan, o da onların fotoğraflarını çekiyordu. Daha sonra vapurun arka tarafına manzaralı bir yere geçtik. Tabi benim kurtlu oğlum yine oturamadı yerinde. "Hala yerimi tut" deyip gitti. O sırada vapur yavaşlamış, Heybeliada iskelesine yanaşıyordu. Burada yolcu indirip Büyükada'ya geçecekti. Benim sevgili oğlum geldiğimizi sanıp, inmiş vapurdan. Eşim de kızımla beraber kenardan bakıyorlarmış. Derken vapur hareket edip uzaklaşmaya başlayınca, iskeleden deli gibi iki kolunu açmış sallayarak "Babaa" diye bağıran bir çocuk görmüşler. Tabi ki bu benim yaramaz oğlum Volkan'dan başkası değil. (Çok manidar; şu anda Sezen Aksu "Ada Vapuru Yandan Çarklı" diyor bana...:) Eşim hemen kaptan köşküne çıkıp, kaptanın iskeledeki görevlilere bilgi vermesini sağladı. Başta almamıza karşı çıksam da, yanında cep telefonu olduğu için sevindim. Önce yanında olmadığını düşünmüştüm. Çünkü hiç şarjı dolu olmaz veya yanında olsa bile bana taşıttırır :) Neyse ki arayıp ulaşabildik bu sefer ona. "Bekle, seni almaya geleceğiz" dedik. Daha sonra görevliye vermesini istedik telefonu. Bizim gidip gelmemiz daha çok zaman kaybettireceği için, görevliden Volkan'ı, bir sonraki Büyük Ada vapuruna bindirmesini rica ettik. Bir saat sonra Volkan sallana sallana ve de sırıtarak yanımıza geliyordu. Aslında hiç endişelenmedim. Çok hareketli bir çocuk olduğu için, daha önce defalarca markette kaybolmuş, kendi kendine danışmaya gidip anons ettirmişti :) Biz de her seferinde bu kesin bizimki diye gittiğimiz danışma bölümünün içinde Volkan'ı dans ederken bulmuştuk :)
Önceki hafta sonu Büyük Ada'ya gidelim dedik ve attık kendimizi dışarı. Ada vapurunu son anda yakaladık. Daha sonra üst katta açık havada bulduğumuz ilk yerlere oturduk. Çocuklar da vapurda gezmeye başladılar. Halaları gelmişti Samsun'dan, o da onların fotoğraflarını çekiyordu. Daha sonra vapurun arka tarafına manzaralı bir yere geçtik. Tabi benim kurtlu oğlum yine oturamadı yerinde. "Hala yerimi tut" deyip gitti. O sırada vapur yavaşlamış, Heybeliada iskelesine yanaşıyordu. Burada yolcu indirip Büyükada'ya geçecekti. Benim sevgili oğlum geldiğimizi sanıp, inmiş vapurdan. Eşim de kızımla beraber kenardan bakıyorlarmış. Derken vapur hareket edip uzaklaşmaya başlayınca, iskeleden deli gibi iki kolunu açmış sallayarak "Babaa" diye bağıran bir çocuk görmüşler. Tabi ki bu benim yaramaz oğlum Volkan'dan başkası değil. (Çok manidar; şu anda Sezen Aksu "Ada Vapuru Yandan Çarklı" diyor bana...:) Eşim hemen kaptan köşküne çıkıp, kaptanın iskeledeki görevlilere bilgi vermesini sağladı. Başta almamıza karşı çıksam da, yanında cep telefonu olduğu için sevindim. Önce yanında olmadığını düşünmüştüm. Çünkü hiç şarjı dolu olmaz veya yanında olsa bile bana taşıttırır :) Neyse ki arayıp ulaşabildik bu sefer ona. "Bekle, seni almaya geleceğiz" dedik. Daha sonra görevliye vermesini istedik telefonu. Bizim gidip gelmemiz daha çok zaman kaybettireceği için, görevliden Volkan'ı, bir sonraki Büyük Ada vapuruna bindirmesini rica ettik. Bir saat sonra Volkan sallana sallana ve de sırıtarak yanımıza geliyordu. Aslında hiç endişelenmedim. Çok hareketli bir çocuk olduğu için, daha önce defalarca markette kaybolmuş, kendi kendine danışmaya gidip anons ettirmişti :) Biz de her seferinde bu kesin bizimki diye gittiğimiz danışma bölümünün içinde Volkan'ı dans ederken bulmuştuk :)
"Korktun mu?" diye sorduğumda, "hayır, beni gelip alacağınızı biliyordum" dedi. Ada gezimizin geri kalanı çok güzeldi. Faytonla gezdik, güzel yerler görüp fotoğraflar çektik. Balık yedik. Bir de Adalarspor'un şampiyonluk sevincine şahit olduk. 2. Amatör kümeden 1. Amatör kümeye çıkmış kendileri, tebrik ediyoruz...
Vapurla adaya giderken. Kadro tam...
Heybeliada'dan, Büyükada'ya tek başına gelen oğlum.
Fotoğraf çekinirken bile didişen, Tom ve Jerry.
Neye küstüğünü unuttuğum prensesim. Fotoğraf ilginç ama...
Balığın üzerine bol köpüklü kahve...
Sokaklar onlara kalmış, istedikleri gibi yayılıyorlar :)
Kasabın önünde kedi bekliyor, bu görüntülere artık pek rastlanmıyor.
Adada günbatımı ve martılar...
Adalarspor şampiyonluğunu kutluyor.
Ada macerasının sonu. Eve dönüş...
Geçen hafta sonu da Beşiktaş'taki Yıldız Parkı'na gittik. Burası çok eski bir park olmasının yanında çok bakımlı ve güzel. Sıcaktan bunaldığımız zamanlarda, koyu gölgelikleriyle bizi serinletsin diye, tercih ettiğimiz bir yerdir. Neyse efendim, yanımıza yiyeceklerimizi, çocuklar eğlensin diye bisikletlerini ve scooterlarını aldık. Kızım yandaki yardımcı tekerleklerini çıkarttırdı babasına. "Artık iki tekerlekle sürmeyi öğrenmem lazım" dedi bilmiş bir edayla... Oğlumun yepyeni bisikletini apartmanın içinden çalmışlardı. O da mahallenin bisikletçisinde gördüğü, ve scooter sandığı, ama bizim ne olduğuna hala karar veremediğimiz şeyi aldı. Hatta onu almak uğruna, psp için biriktirdiği parasından harcadı :) Aslında deneyince gördük ki gerçekten kullanması çok zevkliymiş :) Evet biz bile denedik :)
Çok güzel yerler vardı. Yine fotoğraflar çektik. Yemeklerimizi yedik. Çocuklar birkaç ağaca tırmandı ve dönüş vakti geldi. Arabaya doğru giderken, benim sabırsız oğlum yine bizden önce yola fırladı. Zaten sürekli "bu yokuştan aşağıya ne güzel gidilir" deyip duruyordu ki, biz "hayır oradan değil" diyene kadar yokuştan bıraktı kendini scooterıyla... Gözden kaybettiğimiz için arabayla aramaya karar verdik. Tam O'nun indiği yokuşun başına gelmiştik ki, başında bir güvenlik görevlisiyle köşede oturuyor, bize gülümsüyordu. Hadi gel dediğimde, güvenlik görevlisi bana "fena yaralanmış" dedi. Yanına gittiğimde gördüm ki, dizi çok kötü sıyrılmıştı. Biraz da omzu... Hemen arabaya binip, bir eczanede pansuman yaptırdık.
Ama çok zevkliydi diyor, hala :) Aşağıya doğru inmeye başlamış ve çok hızlanmış, duramamış. Bir de düşerken "her yer ne kadar bulanık görünüyor diye düşünüyordum" diyor :) Üstelik o hızda düşerken şarkı da söylüyormuş, everybody dance now :) Sadece sıyrıklarla atlattığı için şanslıyız. Karşıdan araba da gelebilirdi... Allah'ım sen oğluma akıl fikir ver, bize de sabır...
Çok güzel yerler vardı. Yine fotoğraflar çektik. Yemeklerimizi yedik. Çocuklar birkaç ağaca tırmandı ve dönüş vakti geldi. Arabaya doğru giderken, benim sabırsız oğlum yine bizden önce yola fırladı. Zaten sürekli "bu yokuştan aşağıya ne güzel gidilir" deyip duruyordu ki, biz "hayır oradan değil" diyene kadar yokuştan bıraktı kendini scooterıyla... Gözden kaybettiğimiz için arabayla aramaya karar verdik. Tam O'nun indiği yokuşun başına gelmiştik ki, başında bir güvenlik görevlisiyle köşede oturuyor, bize gülümsüyordu. Hadi gel dediğimde, güvenlik görevlisi bana "fena yaralanmış" dedi. Yanına gittiğimde gördüm ki, dizi çok kötü sıyrılmıştı. Biraz da omzu... Hemen arabaya binip, bir eczanede pansuman yaptırdık.
Ama çok zevkliydi diyor, hala :) Aşağıya doğru inmeye başlamış ve çok hızlanmış, duramamış. Bir de düşerken "her yer ne kadar bulanık görünüyor diye düşünüyordum" diyor :) Üstelik o hızda düşerken şarkı da söylüyormuş, everybody dance now :) Sadece sıyrıklarla atlattığı için şanslıyız. Karşıdan araba da gelebilirdi... Allah'ım sen oğluma akıl fikir ver, bize de sabır...
Yıldız Parkı, oğlum ve scooteri...
Çiçek sevgisi :)
Şunun güzelliğine bakın. Bir süre headerim olacak kendisi.
Oğlumun deyimiyle, zengin ördekler :) Gölün üzerinde evleri varmış :)
Moralleri düzeltmek için, yaralı yaralı gidilen Cevahir AVM'deki Atlantis Eğlence Merkezi.
Hızlı şoför :)
Not 1: Volkan, Ağustosta 11 yaşına giriyor. Lara, 6 yaşında.
Not 2: Buraya kadar sabırla okumayı başardıysanız, bir tebriği hak ettiniz.
17 yorum:
Zevkle okudum:)) Bir an ''eyvah ortancaya kafayı gömünce, arı da sokmamıştır inşallah'' diye içimden geçirdim.:))
Ama anlatacak ne cok sey olmus. Iyiki cocuklarimiz var. Sevgiler...
Ne güzel vakit geçirmişsiniz.
çok güzel vakit geçirmişsiniz, oğlunuzda macerasını yaşamış tabii sizin ne duruma geleceğinizi düşünmeden yinede her şeyiyle güzel geçmiş haftasonunuz
sevgiler
İstanbul işte bunun için vazgeçilmez oluyor değil mi?Yoksa kalabalık insanı delirtiyor...Allah ayırmasın...maşallah.
Arı da sokmuştu daha önce merak etme Nedret abla. Sabırla okuduğun için teşekkür ederim:)
Nesrin, Allah eksikliklerini göstermesin, iyi ki varlar. Teşekkürler, sevgiler.
Mahperi, güzel ve maceralı geçiyor gezilerimiz:) Teşekkürler.
Nestug, neyse ki gülerek konuşuyoruz olanları. Daha kötüsünü göstermesin Allah. Teşekkürler, sevgiler.
Nefise, İstanbul çok güzel, bu güzelliği olmasa çekilmez zaten. Amin canım, teşekkürler.
bende zevkle okudum:) ne güzel eğlenmişsiniz. Allah bağışlasın çocuklarınızı ama oğlunuz baya bi maceraperestmiş:) Allah kolaylık versin:))
hoşgeldin
zarif sözlerin için teşekkürler
nasıl bu kadar geç keşfettim sayfanı bilmemki ?
canım benim nasıl okuduğum anlamdım bir mecaranını içinde gibiydim sanki biz sana teşekkür ederiz böyle güzel anlarını bizle paylaştığığın için..volkanıma tekrar geçmiş olsun diyorum o güzel prenseside kocaman öpüyoruz bu arada bizsiz gezdiniz :(söylemeden geçemicem ......y.y
Neval, teşekkürler:)
Yasemin'cim, sizsiz gezdik başımıza bunlar geldi:) Artık beraber gezeceğiz:) Öpüyorum seni.
Bloğunuzu yeni keşfettim ve tüm sayfaları bir çırpıda okudum.Öyle güzel bir anlatım şekliniz var ki insan hiç sıkılmıyor okurken.Üstelik çokta hünerlisiniz:)))
Bundan sonra sürekli takipteyim sizi:))
:)) gülerek okudum vallahi. Yalnız Volkan'ın tek başına yaptığı vapur yolculuğu beni korkuttu. Bakalım bizimki neler yapacak büyüyünce :)
Nittaben, Övgü dolu sözlerine çok teşekkür ederim. İşte bunları duymak herşeye değiyor...
Didem, sürekli telefondaydık. Görevliyle hem kaptan hem de biz konuştuğumuzdan rahattık. Zaten çıkışta da onu bekliyorduk. Umarım uslu bir çocuk olur:) Çünkü o işin eğlencesindeydi, olan bize oldu:) Teşekkürler.
nihohahah Volkan'cığımla tanıştırsana beni :D Onunla yehhuuuu tadında günler geçiririz biz kesin :P
Harika aile, güzel fotoğraflar. Öpüyorum pericimi :* ve çocukları :)
Gülen'im, orası kesin:) Kendi başına bu kadarını yapabiliyor seninle birlikte olursa, korkarım sizden:) Sende de vukuat çok nasılsa, en sonuncusu neydi du bakiiim? Terliğine basıp düşerken ekmek arabası çarpıyordu, bu arada da telefonla konuşuyorduk:)) Onlar seni benimsedi zaten, yabancılık çekeceklerini sanmıyorum. Teşekkür ederim, canım benim.
Harika bir anı paylaşımı olmuş, bir çırpıda okunuyor, fotoğraflar da çok güzel. Tebrik ederim böyle güzel bir post hazırladığınız için. Maceralar biraz ürkütücü olsa da sonu güzel bitmiş, vukuatsız günler dilerim. Sevgiler.
Elişi Defteri, teşekkür ederim. Biz alıştık herhalde, o kadar ürkütücü gelmiyor artık:) Yine de olmasın istiyorum ben de...
Sevgiler.
Yorum Gönder